Hesperian Health Guides

Açlığın sosyal ve politik nedenleri

Bu bölümde:

Açlık verimsiz toprak, iklim değişikliği, su kıtlığı ve benzeri birçok nedene bağlı olabilir. Ancak çoğu toplumlarda, açlığın bir nedeni de yoksulluktur. Çiftçilerin geliri az ya da hiç yoksa veya gıda almak için çok az para varsa insanlar açlığa sürüklenir. Bir toplumda yoksulluk ve açlığın kök nedenlerini anlamak için gıda güvenliği sorunlarına bakmak yararlıdır.

A woman standing against a wall on which is written, "Hunger,""Famine,"and "Malnutrition" is menaced by 3 dogs labelled "No land," "Poverty,"and "No Jobs."
Açlığın sosyal ve politik nedenleri

Şirketlerin kontrolü gıda güvenliğine zarar veriyor

Gıda herkesin ihtiyacı ve hakkı olan bir şey değil de alınıp satılan herhangi başka bir ürün gibi değerlendirildiğinde, gıda ticaretinden kar elde etmek insanları doyurmaktan daha önemli hale gelir ve toplum sağlığı bozulur. Artık çok sayıda insan gıdayı büyük şirketlerin sahibi olduğu marketlerden almaktadır. Büyük şirketlerin ürettiği tohum, gübreler ve pestisidler kullanılarak büyük şirketlere ait arazilerde yetiştirilen ve büyük şirketlerce satılan gıdalar.

Gıda güvenliğinin bütün parçalarının şirketlerce kontrolü çiftçileri işsiz ve topraksız kalmaya zorlamaktadır. Şirketler araziyi başka yerde satmak üzere gıda üretimi amacıyla kullanınca, o bölgede yaşayan ve çalışan insanlar başka yerden gelen gıdaları yemeye başlarlar, tabii ki alacak paraları varsa!

Şirketler bu gıda “güvensizliği”nden yararlanır; tüm toplumlar ve ülkeler, küresel gıda pazarına bağımlı hale gelir. Pazar insanların gıda ihtiyaçlarını sağlamadıkça, insanlar aç kalır ve şirketler hükümetlerin yardım olarak dağıtacakları gıdayı satarak daha fazla kar ederler.

Herkes gıdasının güvenliği üzerinde kontrol sahibi olana kadar, açlık, gıda üretim ve dağıtımını kontrol eden şirketlerin en büyük ürünü açlık olacaktır.

Kuraklığa dirençli kayıp tohumu bulmak
A man, woman, and child work in a garden.

Bir zamanlar Zimbabwe’deki çiftçiler çok çeşitli tahıllar ekerlerdi. 1960’ların Yeşil Devrim’i sırasında, hükümet ve uluslararası ajanslar çiftçilere ekmeleri için yeni bir mısır türü verdiler. Çiftçiler melez mısırı beğendiler, çünkü taneleri iriydi, hızla büyüyordu ve satması da kolaydı. Hükümet ürünün çoğunu satın alıyor ve diğer ülkelerde ve Zimbabwe’de gıda kıtlığı olan şehirlere satıyordu. Zamanla, mısır Zimbabwe’de en çok tüketilen gıda haline geldi ve çiftçilerin çoğu büyük miktarlarda mısır üretmeye başladılar.


Sonra kuraklık yılları geldi. Mısır iyi yetişmedi, başka yiyecekler de çok azdı. Birçok aile açlık zamanları için mısır depoladı, ama bu mısırın çoğu çürüdü. Bu sürpriz bir durumdu, çünkü ekmeye alışık oldukları darı mevsimler boyu saklanabiliyordu.


Sonunda yağmurlar başladı ama fırtınalar bitkilerin kökünü söktü, kuru tarlalardaki değerli toprağı da alıp götürdü. Zimbabwe’de açlık o kadar şiddetli oldu ki hükümet Birleşmiş Milletlerden gıda yardımı istemek zorunda kaldı. Uçaklarla büyük miktarda mısır geldi ve ülkedeki aç insanlara verildi. Ancak gıda yardımı ve yeni melez tohum açlık ve gıda güvenliği sorununu çözemedi.

Çiftçiler yağmur yağdıramayacaklarını ama yağmurdan daha iyi yararlanmak için tarım yöntemlerini değiştirebileceklerini anladılar. Zimbabwe’de her zaman iyi yetişen darı çeşitleri gibi küçük taneli bitkilerin tohumlarını toplamaya ve ekmeye başladılar. Bulabildikleri her türlü tohumu ektiler. Kuraklık bir bitkiyi tahrip etmişse diğerleri yaşayabilirdi. Bazı çiftçiler hasattan sonra ürün artıklarını tarlada bırakarak, yoğun yağmurlar sırasında toprakları suyla sürüklenmekten korudular. Bir sonraki mevsim, toprakları hala gevşek ve ekim için uygundu. Bazı çiftçiler tahılı hasat ettikten sonra fasulye ektiler, böylece toprakta sürekli bir şey yetiştiriliyor hale gelindi. Bu fasulyelerle hayvanlarını besleyebiliyorlar. Fasulyeler toprağı tutmaya ve zenginleştirmeye de yardım ediyorlar.


Zimbabwe’de yağmur hala bir zamankine göre çok az yağıyor. Ancak çiftçiler yerli olmayan tohumlara ya da uluslararası gıda yardımına bel bağlamıyorlar. Artık, kurakta yetişen bitkiler ekerek açlığı önleyebiliyorlar.

Yeşil Devrim tarım yöntemleri

1960’ların “Yeşil Devrim”inden beri, şirketler ve uluslararası ajanslar “ıslah edilmiş tohum”lar, kimyasal gübreler ve pestisidlerle “dünyayı doyurmak”ta olduklarını iddia ediyorlar. Bunlar, tarımsal arazinin kontrolünde, tohum tedarikinde, pazarlama ve dağıtım sistemleri gibi konularda başarılı olmakla birlikte, dünyada açlığın kökünü kazımayı başaramadılar, hatta daha kötü hale getirdiler

Suya kısıtlı erişim

Bitkilerin büyümek için suya ihtiyacı vardır. Büyük çiftlikler gittikçe daha fazla su kullandığından, küçük çaplı çiftçilerin suyu da giderek azalmaktadır. Su kirlendiğinde ya da özel mülkiyete geçtiğinde su hakkı tehlike altına girer (bkz Bölüm 6). Su kaynaklarını korumak için toprağı ve suyu yönetmenin bir çok yolu vardır (bkz Bölüm 9 ve 15), ancak bu yöntemler halkın su hakkını destekleyen hükümetler ve uluslararası ajanslarca korunmalı ve teşvik edilmelidir.

2 farmers with an ox rake a field.
At an industrial farm, water sprays onto crops.

Arazi kaybı

Arazinin çoğu az sayıda insana ya da şirketlere aitse, gıda ile ilgili birçok sorun ortaya çıkar. Küçük çaplı çiftçilerin birçoğu arazilerini terk ederek şehirlere göç etmeye ya da büyük çiftliklerde veya fabrikalarda çalışmaya zorlanırlar. Bu insanlar, artık kendi gıdalarını yetiştirmek için arazileri olmadığından ya da sağlıklı gıda almak için para bulamadıklarından, açlık ve kötü beslenmenin kurbanı olurlar.

Büyük çiftlikler ve şirketler genellikle sadece bir bitkiyi yetiştirirler, az sayıda işçi çalıştırırlar, çok makine, bol bol kimyasal gübre, pestisid ve herbisid kullanırlar ve ürünü ürettikleri yerden uzaklara, sıklıkla diğer ülkelere satarlar. Bu, gıda çeşitliliğinde azalmaya, kötü beslenmeye, tarım işçilerinin daha az kazanmasına, daha fazla çevresel tahribata ve yerel olarak daha az gıda mevcudiyetine yol açar. Ayrıca insanlar gıda yetiştirme ve arazinin bakımı konusundaki geleneklerini devam ettiremediklerinden yerel kültüre de zarar verir.

Krediye ve pazarlara erişememe

Tarım, iklime ve pazardaki fiyatlara dayandığı için, çiftçiler bazen hasat zamanı ya da pazar düzelene kadar borç almak zorunda kalırlar. Bankalar genellikle küçük çaplı çiftçilere para vermek istemezken büyük ve güçlü çiftliklere borç verirler. Bu, küçük çaplı çiftçileri ve ailelerini açlığa sürükleyerek çoğu kez, arazilerini terk etmelerine yol açar.

Göç

İnsanlar arazilerini terk etmeye zorlanınca, gıda üretimi hakkındaki bilgilerini de kaybedebilirler. Gençler tarım yapmayı öğrenmeden şehre giderseler, çocuklarına tarımı asla öğretemezler ve ailenin toprakla ilişkisi kalıcı biçimde kopar.

Salgın hastalıklar

HİV/AİDS, TB ve sıtma gibi hastalıklar dünya ölçeğinde milyonlarca kişinin ölümüne neden olur, açlık ve kötü beslenme artar. Aileler ve toplumlar bütün bir nesillerini, genellikle gıda yetiştirmede en aktif olacak insanlarını kaybeder. Çiftçiler öldükçe gıda üretimi azalır, dahası onların gıda üretimi konusundaki bilgileri de onlarla birlikte ölür. Bu hastalıkları önlemek ve tedavi etmek sadece bunlarla birlikte görülen açlığı ve kötü beslenmeyi önlemek için değil, tüm toplumun gıda güvenliği için de önemlidir.

Bilgi yoksunluğu

Birçok yerde, insanlar gıda üretimine dair geleneksel bilgilerini kaybettiler. Aşırı kalabalık yerleşim yerleri, toprağın verimliliğinin azalması ve hava şartlarının değişmesi gibi nedenlerle eski yöntemler artık işlerliğini kaybetti. İnsanlar nasıl gıda üreteceklerini bilmedikleri için açlık ve gıda güvenliğinden yoksunluk ortaya çıktı. Bu soruna bir çözüm çiftçi okulları, çiftçiden çiftçiye eğitim programları ve tarımsal eğitim hizmetleri yoluyla bilgiyi korumak, aktarmak ve geliştirmektir.

In between stalls at a market where people are buying food, a thin woman holding a sickly baby begs.
Açlık gıda azlığına bağlıdır. Gıda azlığı sıklıkla adaletsizliğe bağlıdır.


This page was updated:03 Ara 2021